20 Haziran 2010 Pazar

onların merak ettikleri

oturduk ve seni sordular. ne anlatmam gerektiğini hiçbir zaman bilemedim. o zaman da bilememiştim. bir süre sustum. önce darlamamak istediler, sonra tekrar sordular. düşündüm, hiçbir şeyi çözemedim, başladım.

saçlarına güneş vurunca aydınlanan gezegenlerin ismini saydım önce. bu kısım biraz uzun sürdü. sonra saçların vardı işte. kokusundan bahsettim. sonra şu an hangi rüzgarın saçlarına boyun eğdiğini bilmediğimi söyledim... ... üzüldüler.

sonra dudakların aldı sırayı. dokusundan, tadından hatta kokusundan bahsettim. dudaklarımla nasıl da hemen anlaştıklarını söyledim ve gülümsedim. ağladılar. sonra ne zaman açılacak gibi olsalar saçlarından yansıyan güneşlerde tüm seslerin o çıkacak sese kulak kesildiğini söyledim... ... şaşırdılar

araya kalbin girdi ama anlatmaya kalbim yetmedi. ellerini aldım ben de. ''utandığında terliyorlardı,'' dedim. ''dokunduğu yere çare olan bir sıcaklığı vardı,'' dedim.

susmak istedim. her şey sussun istedim. rahat durmadılar. seni sordular. ''o kadar çok sevdim ki korkup gitti,'' dedim... ...sustular...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder