23 Temmuz 2012 Pazartesi

im

o vakit bir geceyarası büyütebilirim
zihnimin kalbine gömüldüğü yerde
dışlayabilirim kendimi bütün tayfadan
kekeme bir çocuk kırılganlığı yapıştırıp
ağza en alınmayacak yerlerine
ve ağza alınmaycak içbir şey yoktur

öğrenci adamız kusra kalma saat 12'den sonra tüm sigaralar camel soft


farkında değilim sanma artık
biliyorum aşkımız yeteri kadar postmodern değil
zihnimiz de pek yatkın değil nedense
marsel düşamp'ın kafa açan temsillerine
içimde bir boşluk bıraksam ondan bir sanat eseri olmaz belki
ama gidişin bir şiir kitabı olabilir
şiirin bir gidiş kitabı olabilir
susuşun bir telefon kulübesi olabilir
artık kimsenin tenezzül etmediği
ve yalnızlık evrenin bir yasası olabilir
murphy ile plath'in gayrımeşru çocuğu olabilir yalnızlık

bu sıralar ayaklarımız bir karış havada, alacağın olsun feyyaz kayacan

belki bir sonbahar büyütebilirim
taşak gibi terlediğim bir yaz günü içinde
kasıklarından yapraklar düşürebilirim gezegenin üstüne
gezegen bu kadar huysuz olmasa
güzellemeler yapmak isterim
güzelleştirmek isterim
çirkinin kaderi tatmin olmamaktır bir yerde
zamanla anlıyorum ki ben
bütün açık sularda çirkinim
pasifik dahil mi emin değilim

sesim rahmine bir unutkanlık düşürürse
gözümü kırpmam
seni ayırır
memelerini bir mezarlığa gömerim

17 Temmuz 2012 Salı

düş

ellerinde intikam kokan çiçekler var belli. o kadar güzel çekiyor ki şiddetin beni içine canımın daha çok yanacağını bile bile kendimi kurtarmaya çalışmıyorum. insan acıdan değil acının olamayışından çekiniyor sanırım. eğer bir yolun sonunda acımak kesinse insan kendini geri çekmiyor. ama hafiften bir canının yanmaması ihtimalini gördüğünde "acıdan kaçma" adı altında kendini müsait bir yaşama koyveriyor. bunun için kimseye kızamam. o kadar ölüyüz ki yaşadığımıza inanmak için canımızın yanmasına ihtiyacımız var.

korkularının ne olduğunu bildiğinde onlara karşı daha tedbirli olurum sanıyorsun ama hiç de öyle olmuyor. yükseklik korkusu yaşayan tanıdıklarımın çoğu manik depresif. insanın korktuğu şey yükseklik değil içine gelmesi olası bir kendini bırakma, atlama isteği. her an düşebilirim, bir boşluğun içine, sanki onu delecekmiş gibi. bütün ölümlüleri iyi hatırlamak ne büyük bir lüks olurdu!