27 Ağustos 2011 Cumartesi

kaçış 4

terkediş notları:


anlamsızlık nadasına bırakmak zorunda kaldığım kelimelerimin sayısını her gün birazcık daha artırıyorum. farkında olarak her gün konuşmam gereken zamanlarda daha fazla susuyorum ve bu saçma sapan zamanlarda saçma sapan sözler tüketmeme neden oluyor. kafa açıyorum yani. aslında önemli olan bu değil. her şeyin her şeyle alakası var ve bunun farkında olmam işleri giderek katlanılması zor bir hale sokuyor. bir suçlu aramak doğru mu emin değilim. ortada bir kurban olup olmadığını bilmiyorum. bunca yıl kendimi kurban olarak seçmek gibi büyük bir yanlışın içine düştüğümü bu bilmeyiş esnasında farkediyorum ve bu farkındalık içimdeki ölme isteğine kırbaçlar vurup onu azdırıyor. en iyisi sen bana bakmayıver. ben yaz gelince giderek daha da çekilmez bir adam oluyorum. cümlelerim daha karışık ve daha anlamsız oluyor.


bir sürü yere bir sürü şey yazdım. çoğunluğu kendi içinde bir acısı, yalnızlığı, çekilmezliği, ağzı bozukluğu hatta yer yer ağlaklığı olan şeylerdi. bir sürü sokağa bir sürü küfür bıraktım. az önce saatler kırıldı, ben bir sürü zamanı kaldırımlarına bıraktım; kusmuklarımı sindirmiş halleriyle ve tüm ezilmişlikleriyle altı ayda bir değiştirilen kaldırımlara bıraktım. saçlarımı çoğunlukla yastığıma ve sıkıntıdan patlayacak gibi olmama neden olan dersliklerdeki sıraların ayağına bıraktım. ne zaman bir şeyi bıraksam bu şehrin sindirmede nasıl başarılı olduğunu gördüm, ne bırakırsam bırakayım bir şekilde kendini imha edeceğini gördüm. giderek bilinçli bir intihar girişimine dönüşen hayatımı imha etmemek için buralardan gitmeliyim. hiç gidemeyecek olsam bile bir şekilde gitmeliyim.

sanıyorum mutluluğun da kendi içinde bir dili var ve zihnim kendini yeni bir dil öğrenmeye programlayamıyor. evet açıklıyorum: hayatı güzel kılan bir şey yok. var tabii ama benim elimde yok, muhtemelen senin elinde de. bizi güzel kılan şey biz olmamız değil, birini onu "o" yapan şeyler yüzünden sevmiyoruz. çünkü hiçbir şey anlamla gelmez, anlamı biz yaratırız. aşk aynı zamanda büyük bir pazarlama aracı ya da duyguların tarifi zor patlaması anlamlarını taşıyabilir üzerinde eğer biz ona bu anlamları layık görmüşsek. içki bir karaciğer teröristi ve stres topu olarak görülebilir aynı anda. gitmek, "götüm yemiyor kaçıyorum" ya da "böylesi herkes için olmasa da benim için daha iyi" demek olabilir ve bu ikisi birbirinden çok farklı şeylerdir.

hiç okunmayan şiirler yazan bir şairin de dediği gibi anlatıcının kaderi anlatamamaktır. sanıyorum şimdi başka bir yerde başka gölgelere anlatamamaya başlamam gerekiyor. kızgın değilim sadece kendimi uyuşmuş hissediyorum. hiçbir zaman büyüyemeyeceğim için gidemesem bile gitmenin mektubunu yazıyorum. hiçbir zaman büyüyümezsem çocukluğum yorulur mu?