5 Haziran 2011 Pazar

tik

erkenden uyanıp yaşamaya başlamam lazımdı. yüzümü yıkamalıydım. üstüme temiz bir şeyler geçirip simit almalıydım fırından. çay demlemeliydim. birkaç kibrit kutusu hacminde tulum peynirimi alıp bir yandan ses olsun diye televizyonu açık bırakmış olarak karnımı doyurmalıydım. yapamadım...

bu bir futbol maçı, demeliydim. ve savunmamı sağlama almalıydım sensizlik kontra-ataklarıyla zaaflarıma saldırmadan önce. hakeme saldırmalıydım. kendime saldırmalıydım. acını kalemden uzakta tutmalıydım. bir sürü şey yapabilirdim, bazı şeyleri azıcık -mesela çeyrek kibrit kutusu hacminde- yoluna yakın bir yere savurabilmek için. mesela sakallarımı yolmayı bıraksam iyi olurdu. ne bileyim işte, belki daha çok içebilirdim. daha çok tütün sarıp daha çok uyuyabilirdim. daha çok anlatıp, şu sıkıcı ve suskun halimi kendim ve hayali arkadaşlarım arasında pay edebilirdim. zamanın anlamsız bir aralığına gizlediğim tüm mutluluklarımı sen paydası altına iliştirebilirdim mesela. mesela 2 ile 2'yi toplayıp eşittir'in sağına 3 yazabilirdim.

habersiz dokununca huylanıyorum biliyorsun. hiç dokunmamış olsan dünya'yı avuçlarımın arasında taşımaya devam edebilirdim.

habersiz dokununca huylanıyorum.

2 yorum:

  1. Bu yazıyı kaç defa okudum bilmiyorum.
    Yayınlandığı gün sanırım uyandığımda benim için sabah normal insanlar için öğleden sonra olan bir saatte okumuştum.
    Yorum yapmak istedim kaldı.Nette sorun çıktı yapamadım (sanırım)
    Aklıma geldi şimdi.

    Savunmada ki boşluklar iyi yine. Benimkinde adam kalmadı. Kalecim bile terk edip gitti.


    Erkenden uyanıp neşeli bir'Günaydın!' demek hayata ne güzel olurdu...

    YanıtlaSil
  2. dene yanıl, dene yanıl, dene yanıl o zaman.

    YanıtlaSil