9 Mart 2010 Salı

mektup

2 sene olmuş bile. bundan tam 2 sene önce önce henüz tanıştığım biri oturup nargilemizi içerken bana bakıp, ''abi ben seni sait faik'e benzetiyorum böyle kafa olarak falan,'' demişti ve bu hayatımda kendimi en çok sevdiğim anlardan biri olmuştu. sonra da o henüz tanıştığım biri bir şekilde yoldaşım dostum oldu. o gece eve döndüğümde internette sait abi'nin henüz okumamış olduğum ''mektup'' adında bir şiirini buldum. şiir 2 bölümden oluşuyor. ve ben şeyimin keyfine göre seçtiğim yerleri beni öpmeden gitmene rağmen sana adıyorum.

''Senden sonra ancak anlaşılır
İnsanoğluna öğretilen yalanlar.
Senden sonra anlaşılır ancak
Boşluğu herşeyin.''

son 3 günde burnumu o kadar çok sildim ki artık her silişimde burnum kopucakmış gibime geliyor. hem hasta hem de sensiz olunca yapacak pek bir şey de bulamıyorum galiba. bilgisayarımdaki aptal sorun yüzünden yeterince futbol da izleyemiyorum. bu yüzden iyice huysuzlaştığımı kabul etmeliyim.

''Senden bahis açılmadıkça susmak isterim
Senden bahis açılmaya vesiledir.''

bu aralar sürekli şehirden yakınıyorum. muhtemelen anladın ki bunu bu şehri çok sevdiğim için yapıyorum. her beşiktaş maçında ağız dolusu küfrediyorum. beşiktaş'ımı bu kadar sevmesem bu kadar kızmazdım herhalde. bazen rolümü geçiyorum. bu sıralar sürekli sana küfrediyorum. söylediklerimi sana yakıştırdığımdan değil bir şeyleri ağır küfürlerle kapatabilme ihtimalim yüzünden küfrediyorum. seni bu kadar sevmesem...


''Niye böyle oldu?
Neden kitapları severdim?
Bu şehirde ikimiz birden nefes alıyoruz
Yoksa neye yarardı bu garip şehir?
Burada senin doğduğun bana malumdur
Yoksa sever miydim minareleri
Süleymaniye'yi?
Sen gavur olduğun halde.''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder