her gün yazma alışkanlığı diye bir şey var. sigaraya alışmak gibi bir şey olsa gerek bu da. büyük hasarlar vermemesini umarak bu alışkanlığı kazanmaya çalışıyorum. tabii bunlar söylediğim gibi hep senin için. beni öpmeden gitmiş olmana ayar olmuş olsam da galiba elimden gelen başka bir bok yok. sylvia plath, rilke, aragon falan okumayı elimden gelen bir şeye saymıyorum. plath gibi 10 yılda bir intihar etmeye kalkıp bunu da sanatsal bir çıkarıma dönüştürseydim bu eylem muhtemelen bir şey olmuş olurdu.
panço ve sait abi'yi istiyorum yanımda. oturup burgaz'da rakı içelim istiyorum. e burgaz rakısı elbette. hem belki panço'nun yemeğine de rakı katıp onu da sarhoş ederiz. yalpalayarak yürürüz ada sokaklarında. bunlar güzel ve eksikliğini hissettiğim şeyler.
bir kapıyı açtım, yüzüme kapattın.
birkaç duble cin-tonik için bir çok şeyi verirdim ama vücudumdaki antibiyotik miktarından dolayı hayatımı vermem gerekebileceği için onu elde edemiyorum.
bir numara çevirdim, yüzüme kapattın.
en iyisi biraz daha huysuzlaşmamak ve geceye karışmak ki ''gece inanılmayan bir dinin ebedi misyoneridir bekleyenin gövdesi içinde.''
sonların acıtmadığı bir yer bulsam telesekreter mesajlarını daha gerçekçi yapardım. ''üzgünüm şu an karımı sekreterimle aldatıyorum.'', ''evet anne şu an bekaretimi kaybetmekle meşgulum.'' rüyamda görüyorum böyle şeyleri.
yalnızlık mevsimi'ni dinleyip hüzünlenmek, mutlu olmak istiyorum. telesekreter sesleniyor birden: ''aradığınız aşk şu an kapsama alanı dışındadır,'' ''ha siktir ulan!'' diyorum. telefon kapanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder