31 Temmuz 2010 Cumartesi

düşüş

kısa bir süre önce öldüm. yaşadığım süre boyunca da ölümümü düşünmüştüm. hiç de düşündüğüm kadar romantik bir sonum olmadı. cesedimi hemen birkaç saat sonra ev arkadaşım buldu. henüz sinekler üzerime üşüşmemişti. hala sıcak sayılırdım. e tabii hava da sıcaktı.

aldılar, yıkadılar, pamuğu tıktılar ve hiç bilmediğim bir yere gömdüler. böylece ekosisteme bir katkı sağlamış oldum. annem babam pek üzülmedi galiba ölmeme. ya da o kadar şoktaydılar ki tepki veremiyorlardı. kardeşim çok üzgündü. onu ağlarken gördüğüm o an bana ne kadar çok benzediğini farkettim. o da hiçbir şeye gülüp geçemiyordu. canını sıkan şeyler oluyordu ve canının sıkılması onu üzse de bundan kaçmıyordu.

ölümümden kısa bir süre sonra yaşamımın son zamanlarını düşünmeye başladım. işte okuduğum kitapları, dinlediğim şarkıları, gittiğim yerleri, konuştuğum insanları, seviştiğim kadınları, aşık olduğum kadını, en yakın arkadaşımı,beğenip de alamadığım gitarları falan düşündüm. - ben yazı yazarken falan kelimesini çok fazla kullanırım- bu düşünme işlemi hayattayken çok daha zor geliyordu bana.muhtemelen beni öldüren şeyin kendisiydi. ama insan götüne pamuğu yiyince harbiden de aydınlanıyor galiba.

ben ölmeden önce büyük sözler söyleyemedim. yanımda kimse de yoktu ama olsun. kayıtlara hiçbir şey olarak geçeceğim. katil olarak bir de...

ben ölmeden önce seni öldürdüm. bir kapıdan dışarı attım ve oracıkta öldürdüm. kafayı yiyeceğimi sandım ama yemedim. bir sürü şey sandım ama olmadı hiçbiri. ben ölmeden önce şu şarkıyı dinliyordum. nasıldı?.. hah. ''Living is dying sometimes i know.There's a bad unkind thing in the air tonight. But we let the neons show us where to hide.'' ulan harbiden bu adamın sesine benziyor sesim bayağı. neyse işte...

öldürmeyi ve ölmeyi tattım.

kısa bir süre önce doğdum hiç olmayan bir gölgenin içine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder